Ed Stafford: Daha güçlü versiyonumla ekrandayım
◊ “Kurtuluş Öyküleri”nde yeni dönem neler izleyeceğiz?
– Bu dönemi çok daha samimi hale getirdik. “Kurtuluş Öyküleri” serisini çok seviyorum. Hayatta kalma deneyleri etrafında öyküler yaratmak, her vakit inanılmaz bir ayrıcalık üzere geliyor bana. Bir ortadan sonra bu seriye dönmek, beni inanılmaz memnun etti. Her vakit daha fazlasını ve daha düzgününü hedefliyorum, hasebiyle lokasyonlar her zamankinden daha güçlü oluyor. Örneğin Çin’de kar çukurlarında yaşamaya çalışırken Kolombiya’da tüm bölgeyi kasıp kavuran ve hayvanların istikrarsız davranmasına neden olan büyük bir orman yangının ortasında kaldım. Yangın yüzünden yılanlar beklenmedik vakitlerde ortaya çıkarken puma üzere büyük kedilerin sayısı epey fazlaydı. Buna emsal bir seriyi çektiğimden bu yana 10 sene geçmiş. Yani geçmişteki misal tecrübeme nazaran 10 yaş daha büyüğüm ve umuyorum 10 yaş daha akıllıyım. Açıkçası ortadaki farkı görmek bana büyüleyici geldi. Umarım bu halim kameraya da yansır ve sizler de keyif alırsınız.
◊ İzleyicileri nasıl bir heyecan ve macera bekliyor?
– Hayatı boyunca kentte yaşamış birinin gözünden baktığınızda, pumalardan ya da yılanlardan güya sokaktaki kedi ve köpeklerden bahseder üzere bahsetmem şaşırtıyordur. İstatistiksel olarak, kentte yaşayan birinin otomobil kazası sonucu ölme ihtimali benimkinden çok daha fazla. Yırtıcı ortamlarda hakikat prosedürü takip edersem başıma hiçbir şeyin gelmeyeceğini biliyorum. Amazon’da yürümem 2.5 yıl sürdü. “Kurtuluş Öyküleri” için de daha evvelki iki seriyi ise yabanî tabiatta yaklaşık 180 günde tamamladım.
10 YILDA ZORLUKLARLA BAŞA ÇIKMA SİSTEMİM DEĞİŞTİ
◊ Programın tüm çekimleri bittiğinde ortalama kaç kilo veriyorsunuz?
– Kolombiya kısmından sonra 11 kilo vererek yaklaşık 77 kiloya düşmüştüm. Panama’dan sonra Kolombiya’yı sinemaya almıştık ve münasebetiyle 20 günden fazla yemek yiyememiştim.
◊ Sizi en çok etkileyen bir anınızı paylaşabilir misiniz?
– Panama’daki ıssız bir adada hayatta kalma tecrübesi. 60 gün boyunca nehirdeydim ve hayatımı büyük ölçüde değiştirdi. Bu seride benzeri bir ortama dönmek çok yararlı oldu. 10 yılda çok yol kat ettim. Zorlukların tıpkı olmasına karşın olaylara yaklaşımım, gerilimle ve zorluklarla başa çıkma sistemim değişti. Daha sağlam hale gelmiştim. Kendimi 10 yıl öncesine nazaran çok daha güçlü hissettiğim için başarılı olduğumu hissettim. Bu seri benim için geriye gitmediğim ve kendimin daha güçlü bir versiyonuna dönüştüğümün hoş bir onayıydı.
TÜRKİYE MUHTEŞEM BİR YER
◊ Sizce soğukta mı yoksa sıcakta mı hayatta kalmak daha kolay?
– Soğuğu tercih ediyorum zira üzerinizde her vakit bir kıyafet var. Bu dönem asgarî seviyede kıyafetimiz vardı ve Çin’i ziyaret ettiğim dağlık bölgede çok fazla kar vardı.
◊ Daha evvel Türkiye’ye geldiğinizde işkembe çorbası içmiştiniz. Tadını özlüyor musunuz?
– Çok kere işkembe çorbası içmişliğim var. Tadı o kadar da makus değil. Lakin işkembe çorbasını özlediğimi söyleyemeyeceğim, favorilerim ortasında değil. Mesela Çin’de çok vakit geçirdim ve Çin yemekleri çoklukla hayvanların burunları yahut o stil şeylerden yapılan yemeklerle dolu. Tuhaf fakat kimilerinin tatları olağanüstü olabiliyor. Biliyorsunuz, herkes benim tuhaf yiyecekler denememi istiyor. Yeni tatlar konusunda epeyce açık fikirliyim.
İngiltere’de Türk nüfusunun ağır olduğu Tottenham’da bir program çekmiştik. Orada mükemmel bir Türk restoranı vardı ve biz neredeyse her gün orada yemek yemiştik. Çok lezzetli ve kusursuz yemekler vardı.
◊ Türk izleyicilerinize bir bildiriniz var mı?
– Türkiye’yi sahiden çok seviyorum. İnsanlardan aldığım olumlu ve kusursuz iletiler beni çok şaşırtıyor ve keyifli ediyor. Toplumsal medya paylaşımlarımda bildirileri Türkçe olarak da paylaşmaya çalışıyorum. Lakin Türkiye’de bu kadar çok insanın benim yaptığım şeyleri beğendiğini görmek hakikaten inanılmaz. Türkiye’ye tekrar gelmeyi çok istiyorum. Türkiye mükemmel bir yer.
